Umurunda Mı Dünya
Öğle yemeğinden sonra fırına uğradım bütün kış boyu. Kahvenin yanında taze, çikolatalı kekten daha güzel ne olabilir ki?
Bugün yemekten çıktıktan sonra ışıl ışıl güneşe kanıp fırına değil manava gittim, güneş gibi güzel görünen malta eriği aldım. Bu mevsim kendisiyle ikinci karşılaşmamız, haliyle ilk karşılaşmamızı hatırladım. İstanbul'un bütün camilerinin aynı anda tadilatta olmaları ile yediği çekirdekten bize ikram etmekte sakınca görmeyen küçük fatma geldi bir de aklıma.
Tadilatta olan camilerden biri de Edirnekapı'daki Mihrimah Sultan Camisi idi o gün. Okuduklarım ve duyduklarım neticesinde Sinan'a aşk neler yaptırmış görmek istemiştim. Avlunun dört bir yanında duvar olmuş kapıları zorlarken, yerden bir metre kadar yüksekte açık bir kapı bulabildim. Kapıyı açar açmaz karşıma çıkan hatrı sayılır büyüklükteki köpekle arkadaş olmakta da bir sakınca görmedim. Şöyle bir etrafı kolaçan ettikten, üçte ikisi yerinde olmayan zarif minaresine çıktıktan sonra dedim ki, aşk imiş her ne var alemde.
Sonrasında aşırı samimiyetten şımaran köpek arkadaşımın paçama yapışması, şantiye halindeki caminin sanki öylece terkedilmiş gibi durması, üstünde şantiye binası yazan prefabrik yapının ışıklarının yanması ve masanın üzerinde okunurken yarım bırakılmış gazete gibi ürkütücü hususlarıysa tek tek anlatmaya lüzum yok. Tek istediğim bu muhteşem esere hakettiği saygının gösterilmesi...
Neyse, malta eriği diyordum değil mi? Ofiste sabah biten sütü hatırlayıp, markete yöneldim. Üzerinize afiyet nesquick bağımlısı oldum dünden bugüne. Halbuki dün hiç çaktırmamıştım arkadaşıma ilk defa içtiğimi. Neden bilmiyorum, belki yapay bulduklarından, bizimkiler çocukluğumda hiç almamışlardı bu mereti. Oysa bütün zararlı şeyler gibi oldukça güzelmiş; erikler bitince, hiç değilse bir bardak daha içerim diye hayalini kuruyorum.
Dönüş yolunda güvercinler kesti önümü. Hiç anlayamıyorum, kanatları olan bu hayvan neden uzun mesafeleri inatla yürüyor? Bu sefer bu konuda nasihat etmedim kendilerine, sabah gördüğüm semazen güvercini hatırladım. Onun da bir kanadı hafifçe kalkık bir şekilde 10-12 saniye boyunca neden kendi etrafında döndüğünü anlayamadım. Güvercinler sahiden ilginç hayvanlar, insanlar dışında cinayet işleyerek kendi türünü öldüren tek türmüş. Tamam canım, gelmeyin üstüme, adını hatırlamadığım o belgesellerin yalancısıyım.
Tam kapıya yaklaşmışken, sokağın yarısını gasbeden kırmızı arabayı görünce dün akşam seyrettiğim filmden bir sahne geldi aklıma:
Beyaza boyalı koridorda gerilmiş ipe minik mandallarla tutturulmuş çeşitli fotoğraflar, mutlu görünen insanlar var. Kamera yere çökmüş iki insana odaklanır, yerler kan kırmızıdır, kız bütünüyle masumiyet dolu bir merakla konuşur:
+ Bi'şey sorcam, neden bana deli diyorlar?
1 yorum:
efendim güvercin de neticesinde bahar geldi sevinci yaşıyor. o kanatlar falan, müthiş bi kur yapma sahnesine denk gelinmiş. yürüyolar zira erkek dişiyi kovalıyor :)
Yorum Gönder