neden böyle bir şey yaptım bilmiyorum. ama belki benimle ilgili bazı şeyleri, yazacağım bir kaç kelimeyi merak edenler olur..

Cuma, Haziran 15, 2007

Bir Beslenme Çantası Olarak Rüyalar ve Muhayyile

Sebebini bilmeksizin sabaha karşı 4 civarında uyanıyorum birkaç gündür. Bu gece yine uyandım ama biraz farklı bir deneyimle; müthiş bir sancı karnımda. Sebebini bilemediğim bu sancı rüyalarımı bölmeseydi bu kadar sorun olmazdı sanırım.

Sabah uyandığımda rüyamı net olarak hatırlamıyordum. Genel itibariyle sıkıntılı olmasına rağmen yine de beslemişti ve hatırlamak için can atıyordum. Bunun nasıl bir zihinsel mekanizma olduğunu bilemiyorum ama ilk etapta bilememek için can atıyor, enteresan.

Sonra rüyamda gördüğüm bir arkadaşımı görünce başladım anlatmaya: sen gördüm rüyamda. Anlatırken bir kaç parça daha söküldü geldi. İçerinden söküp alıyormuş gibi.

Rüyalar ve hayaller nasıl [güzel] besliyorlar beni, merak etmeye başladım, belki bunun üstüne yazmaya çalışmak önümde çeşitli yollar açar diye düşündüm. Hayal dünyası için imgelem demekse çok saçma geldi, imge derken? Muhayyile çok daha güzel, bir de havsala var.

İki gün önce gördüğüm rüyada, Soğukçeşme Sokak benzeri bir sokakta bir çuval üzerinde uyurken güzelleşen, güzelleştikçe göz alıcı bir hal alan bir kız vardı. Bu süreci seyretmek tıpkı güneşin doğuşunu seyretmek gibi bir süreçti. Tabii ki çok daha pırıltılı...

Bugün gördüğüm garip araba, kullanması biraz zor da olsa oldukça keyifliydi mesela. Otomobil, tramvay, minibüs arası bir forma sahipti desem anlatabilir miyim bunu? Gerçek dünyada olmayan nesneler ve hisler bunlar. Anlatması güç olduğu kadar yaşaması da güzel.

Hayaller ve onları barındıran muhayyile var bir de, gün ortasında belirip enerji deposu işlevi gören. Düşünüp duruyorum bunu nasıl anlatabilirim, bulamıyorum bir türlü. Beklenmedik bir anda beliren geçmişe dair bir görüntü, youtube videosu gibi kısa bir yüklenme sürecinin ardından oynayan bir video gibi. Yahut hiç yaşanmamış, görülmemiş bir formun otobüs camından sokakları ve insanları seyrederken insanın aklına düşmesi gibi.

Kurt Vonnegut, "Sadece gerçeklerle yetinen insanları anlayamıyorum" derken ne kadar da haklıymış meğer, hep aynı şeylerin yapıldığı makinamsı bir hayat ne kadar yavan olurdu. Filmler çekemez, şarkılar besteleyemezdik, kitaplar yazıp havsalamızı derin zevklere garkedemezdik.

Aranızda Yann Tiersen'in başka bir dünyadan beslenmediğini söyleyebilecek biri var mı? Bjork, Army Of Me için bu klibi nasıl çekmiş mesela:




Ne zaman bu konuda yazmayı düşünsem bir sürü şey geçiyor kafamdan, yazmaya kalkınca bir türlü toparlayamıyorum. En iyisi film falan önerip bu işten sıyrılayım: Brazil.

Ayrıca bu da okunabilir.

Antitez de burada.

3 yorum:

Adsız dedi ki...

eskiden saraylara aynalar koyarlarmış ya karşılıklı, mekanı geniş göstersin diye..hayal deyince aklıma hep bu aynalar geliyor..hayal kurdukça yaşanmak zorunda kalan reel dünya genişliyor değişiyor sanki.ve bazen hangisi hayal hangisi gerçek karışabiliyor..şizofreni burda mı devreye giriyor?
soğukçeşme sokak, amiral tafdil sokakla birlikte en mutlu edici yerlerdir hayalimizde/hayatımızda :)

turuncu dedi ki...

bugün öğle saatlerinde aynı şeyi düşünmüştüm, şu aynalar ne de sihirli dedim.

aslında bu yazıda, İbn Arabi'nin "Hayal yokluk değildir, bilâkis hakikate açılan kapıdır, hakikati keşiftir." sözüne tekrar dokunmak gerekliymiş ama atlamışım, onu hatırladım şimdi.

Adsız dedi ki...

ibn arabi ve devamı şahıslarda vakıa-yı hayaliye diye bir durum var. onlar bazı bilgileri burdan elde eder. ve biz oradan alınan bilgileri anlamakta doğal olarak zorlanırız.
"hayal alemi gerçek dünya ile gayb arasında bir ara gerçekliktir" der bir kitapta bu konu anlatılırken. o ara dünyayı keşfetmek gerçek dünyayı daha yaşanır kılıyor belki de.
keşif gecikince sıkıntı başlıyor...

Bil-sen-de

Pardus... Özgürlük Için...

Firefox 2

Bazen Okurum

Dinle-sen-de