Dönence
Bezen yazmak için bir başlangıç kelimesi yahut cümlesi arıyorum. Bulamadığımda günlerce yazmadan/konuşmadan durabiliyorum. Bu başlangıç sözü, bir anahtar gibi oluyor. Mahiyetini bilmediğim bir kapı için oldukça gerekli bir anahtar bu.
Pek bir şey yapmayacak kadar isteksiz, uyuyamayacak kadar enerjik olduğum şu saatlerde yatağın içinde debelendim biraz. Sağa, sola, aşağı, yukarı olabilecek her hali denedim. Olmadı. Ne uyuyabildim, ne de aklımdan geçenleri durdurabildim. Yazmak istedim, yazamadım, çünkü bir başlangıç sözüm yoktu. Spiraller geldi aklıma sonra, çok sevdiğim spiraller. Her biri, içinde kaybolmak için oldukça elverişli.
Bugün bir yavru kedi gördüm arka bahçede, kıvrılmış yatıyordu. Tıpkı şu böcek gibi. Yavru insan da kendine doğru dönüp, kıvrılıp yatıyor. Kendine dönmek, kendine içine bakmak.
[Fotoğraf: Mehmet Can]
Yattığım yerde spiralleri düşündüm. Bir zamanlar sayfalar dolusu çizerdim hiç sıkılmadan. Kendine dönmek gibi bir şeydi. Nedense kalemi elime alıp çizesim gelmiyor şimdi. Sadece yattığım yerden düşünüyorum.
Yatağım pencerenin yanında, doğruldum ve başka ne var görebileceğim ne var görmek istedim. Tam şimdi bunları yazarken devrik kuruluyor öncelikle. Mesela öncelikle niye cümlenin sonuna geliyor? Devrik olmasınlar diye kes-yapıştır yerlerini değiştiriyorum.
Yatağım pencerenin yanında. Masam da pencereye kafamı çevirince dışarıyı görebileceğim kadar yakın. Bunu önemsiyorum. Arada bir bulutlara bakmak, ufuk çizgisi yerinde duruyor mu diye göz atmak iyi geliyor. Sebebi hakkında şimdilik hiç bir fikrim yok, belki ilerde düşünebilirim.
Doğrulup dışarı bakınca ötedeki binalardan birinde birinci katta hep ışığı yanan balkonu gördüm. Geçtiğimiz beş-altı yıl boyunca hiç kimseyi görmedim orada ve fakat her gece ışığı yanar. Eskiden böylesi kabak gibi görünmezdi, zira aramızda söğüt ile defne vardı. Onları özlediğimi farkettim ve özlediğim tek şey olmadıklarını da.
Müzik dinleyemiyorum. Pek çok çeşit sanatçı, binbir türlü müziğin arasından benim için iyi olan hangisi bir türlü bilemiyorum. Birilerinin benim için uygun bir şeyler seçmesini umudediyorum ve radyo dinliyorum, her zaman olmasa da yardımcı olabiliyor. Son zamanlarda çıldırmayan pianistleri dinlemeyi seviyorum galiba sakin sakin.
Puzzle Inlay isminde bir oyun varmış bilgisayarımda. Bir çeşit yap-boz, canım çok sıkılırsa ondan oynuyorum. Mızıkçılık yapmadığı sürece oldukça keyifli. Bilgisayarımda başka oyun olmadığı için kendime kızıyorum. Vakti zamanında neden yüklememişim ki? Şimdi beni eğlendirecek oyun seçmeye halim yok hiç.
Penceremden bakarken ışığı yanan balkonun hizasında kafamı kaldırınca şerefesi ışıklandırılmış zarif bir minare görünüyor. Kendi içinde eşsiz [unique] bu eserin penceremden görünüyor olmasını seviyorum. Selam veriyorum bazen, uzaktan gülümsediğini hayal ediyorum. Şapkasına bakılırsa, güleç biri bence. Sevmek için önşartım değilse de gülümseyen birilerini seviyorum galiba.
3 yorum:
Sen daha zaman kavramını kaybetmemişsin küçüğüm, sokağa çıkmasan da gazete okuyorsun; tam bir sarmal olamamışsın... küçüğüm...
hell yeah!
"daha" ?
neye göre, kime göre? nasıl ölçebilirsin ve konumlandırabilirsin [beni], bir başka şeyin üstünden, velev ki kendinden?
bu; cevabı beklenen bir soru değil. zar inceliğinde dahi olsa, sınırlar geçilmemek içindir.
müzik demişken,madem kendi halindesiniz, Rachel's denen harika grubu önereyim istedim.
http://www.youtube.com/watch?v=OcE8YWdGtnI
Yorum Gönder