neden böyle bir şey yaptım bilmiyorum. ama belki benimle ilgili bazı şeyleri, yazacağım bir kaç kelimeyi merak edenler olur..

Salı, Ekim 23, 2007

Rüyalı Uzun Gece

Hamur işi yiyince uykum gelir. Evde yapılmış sıcacık gözlemeyi böğürtlen çayıyla birlikte hüpletirken de bunun böyle olacağını biliyor, yine de öyle olmaması umudunu besliyordum. Bir Arzuyu Beslemek'le karşılaştım sonra. Selam verdim, severim seni diye göz kırptım. Kırmızı Pelerinli Kent'i arıyordum aslında. Bir elime geçtiği günü bilirim, başka da bir şey bilmem. Sonra nereye gitti o kitap?

Tam kitap raflarını gözden geçirirken beklendiği üzere içimdeki ejderha ateş püskürtmeye başladı. Bu sıcaklık uykunun ilk habercisi. Oturdum, geçmesini bekliyordum işte. Bu sabah vazgeçtiğim tebdili yazdım. Gitmedi işte, dönerim bir kaç saate diyip uykuya daldım.

Işıklı kalemimle yazmaya başladığımdan beri rüyalarım çok yoğun. Maceralar peşimi bırakmıyor, psikolojik savaşlar yıpratıyor. O derece derinden. Sabah uyanınca ışıklı kalemimle not aldıklarıma baktım ve hiç bir şey anlamadım.

Güya Fatih tutuklanmış, bununla ilgili hiç bir şey hatırlayamadım. Yiğit'i görmüşüm bir de, o ki serzenişlerimizin kahramanı. Polis, şişman adam, yolda kalan çocuk, durdurup geri al... Hiç biri hakkında fikrim yok. 00:55 sularında yazmışım.

Sabah kalktığımda en yoğun hatırladığım, o kallavi binanın altında ortaya çıkan bambaşka bir dünyaydı. Otopark rampalarından aşağı inerken görünen bir pencereden atlayınca binanın aslında bir kayıp şehrin üstüne kurulduğunu görmek olağanüstüydü.

Kapadokya'ya benzeyen bu yerde pek çok yükseltiler aştım, dolaştım. Kimselere rastlamadım uzun düzlüklerde. Sonra bir yerde gördüğüm uzun ince bir toprak birikintisinin üstüne çıktım. Birden insanlar toplandı aşağıda, neye uğradığımı şaşırdım. Benim oraya bir amaç uğruna çıktığımı sanmışlardı. Halbuki maksadım etrafta insan var mı diye şöyle bir bakmaktı. Üstelik artık inemiyordum da her nasılsa.

Aşağıdakilere bakarken, birden yanımda uçan bir insan belirdi. Etrafı açık, olabilecek en küçük helikoptere binen bu garip adamın ne dediğini de anlamıyordum bile. O helikopter ikimizi taşımaz dedim sadece ve arkamı döndüm. İnsan kalabalığı arasında birbirini tanımayan iki arkadaşımı gördüm, bizim için eylem yapar mısın diye bağırdılar. İtiraz etmedim, olur demekle yetindim. Ama tam olarak ne yapacaktım ki?

Hatırlamadığım pek çok şey arasında birden üstünde durduğum yüksekçe kaide zemin seviyesinden kırıldı. Yere doğru hızla düşüyorduk kaidemle birlikte. Lastiktenmiş gibi olsa da tam yere yapışacakken yeniden yükselse ne güzel olur diye düşündüm. Bu sırada tam da yere yapışmak üzereydim ki hızla yükselmeye başladım.

Hiç yorum yok:

Bil-sen-de

Pardus... Özgürlük Için...

Firefox 2

Bazen Okurum

Dinle-sen-de