Gündelik Hayat
Bakınca şöyle pencereden dışarı, gündelik hayat teorileri kadar sade, masallar kadar pırıltılı, ışıl ışıl. Mavisi masmavi, yeşili yemyeşil. Erguvanlarda salkım salkım.
Daha önce söyledim ya; o kadar çok şey var ki aklımda bir türlü onları sıraya sokamıyorum. Ne gerek var sıraya demeyin, harfler birbiri ardına sırayla diziliyor, sonra kelimeler... İşte tam olarak bu sıralamayı nasıl yapacağımı seçemiyorum. Aslına bakarsanız tüm bu cümleler, dağınık bir metnin habercisi fakat öylesine kendim için olduğuna göre bunun da bir önemi yok.
Dün akşam bilgisayarı açınca Aslı'yı görünce sordum hemen:
+ Sana bir şey söylesem onun hakkında yazabilir misin?Uyumadan önce bunu düşündüm, sahi söylenmez mi? Aklıma mandalinanın zarı geldi. Uyuyakalmışım, ilginç rüyalar gördüm. Bir konser vardı ve çantam çalınmıştı. Pek koşturmacalıydı, terleyerek uyandım.
a Söyle bakalım
+ Üç sey söyleyeceğim;
1. incelikler yüzünden
2. sevmek beklentisizce
3. o güzel insanlar atlarına binip gitmediler, aç gözünü iyi bak etrafına.
a Ben böyle naif güzel temiz derin mevzular hakkinda söz söylememeyi tercih ederim.
Uyanır uyanmaz gelen giden var mı diye bilgisayara göz atma adeti edindim bir de son zamanlarda. Firefox'u açınca şu çıktı:
Do you love Firefox? So do millions of other people. Help us spread the word!Evet, spread the word. Birileri söylemeli, duyurmalı, yaymalı. Elbet tam olarak anlatamayacağız ama duyurmalıyız sesimiz çıktığınca. Yoksa sevgisizlik öldürecek bizi*.
Sevmeyi, sevişmeyi ve dahi sevilmeyi bilmiyoruz ya, hepsi bundan. Sırf bu yüzden birileri kafanızı kesebilir, hadi daha insaflı olup kurşunlayabilir. Bir başkası yol vermediniz diye tutup sizi denize atabilir, ne kadar ilginç değil mi?
Anlayamıyorum, kafam çok karışık. Dedim ya, bir sürü şey geçiyor kafamın içinden, durduramıyorum, hangi birini yazacağımı bilemiyorum. Anlayamadıklarımdan biri de neden gerçekleri konuşmuyoruz? Günlerdir gazeteler, televizyonlar cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili kahve fallarını yazıyor. Kesinlikle önemli ama sahiden bu kadar suyu çıkarılmalı mı?
Doğu illerinde kızlar, kadınlar intihar ediyor. Bazılarını hiç duymuyoruz, bazılarını da kerhen yazıyor gazeteler. Güldünya ölünceye kadar ses çıkarmayan kocaman adamlar, şarkı olup kulaklarına çınlayınca yasaklıyorlar*.
Gözden kaçırılamayacak kadar çok çocuk tacize uğruyor ama her nasılsa kaçıyor işte gözden. Hatırladığım kadarıyla bundan daha önce de bahsetmiştim* *. Sanıyorum bundan sonra da bahsetmeye devam edeceğim, çünkü rahatsız oluyorum.
Çok şükür ben yaşamadım böyle bir şey, sanırım bunu kaldıramazdım zaten. Yine çok şükür, yaşayan birinin duygularına ortak oldum, anlatmak için çaba sarfetti, anlamak için çaba sarfettim, kendimi verdim. Şimdi hiç gitmiyor içimden, gitmesin zaten.
Gözden kaçıyor demiştim değil mi, el birliğiyle kaçıyor hemde, hep birlikte. Evlerin içinde neler olup bitiyor kimse söylemeye cesaret edemiyor.
Fakat bunların hiç bir önemi yok biliyorsunuz, çıkacak mı çıkmayacak mı lotosu, Seray Sever'in memeleri, Hüsnü'nün yatak odası* gibi detaylar daha önemli.
Adamların kafasını kestiler yahu! Üç gün geçti üstünden ve herkes unuttu. Küresel ısınma dediler, sonra onu da unuttular. Kafamıza yarın taş yağacak desem kimse umursamayacak. Ne kadar ilginç. Bir sürü çocuk, evet evet, sürüyle, sokakta yaşıyor onları da ancak yuva da dayak yediklerinde hatırlıyoruz, hatırlıyorlar. Sizin plazma kaç ekrandı kuzum onu söyleyin siz.
Çocuk bayramı ya bugün, çocuk olamayan çocukların bayramı. Dayak yiyen, anne-babalarına ebeveynlik yapan, okul-dershane-ev üçgeninde koşturan, yetmedi kurslara giden, kurslara gidemeyecek durumdaysa çalışmak zorunda olan çocukların bayramı.
Yaradan biliyor, yazıya başlarken daha naif şeyler yazmak niyetindeydim ama olmadı işte. Böyle arada bunları kusmak geliyor içimden, sizi de rahatsız etmek istiyorum. Öyle koltuklara yaymayalım kıçımızı, unutmayalım nerede yaşadığımızı istiyorum.
Her şeye rağmen bir ışık, bir pırıltı var insanın içinde. Sevmek gerek insanı, beklentisizce. Sevilince, parlar beden denen fanus, bir bakarsın içi görünür ışıl ışıl. Gözün bile kamaşır.
Evet, bizi sevgisizlik öldürecek.
4 yorum:
dünyayı güzellik kurtaracak
bir insanı sevmekle başlayacak herşey...
"sevmek gerek insani,beklentisizce"
bunu basarabildiginde insan kitabin* da dedigi gibi ustalik mertebesine yukselecek,sevgi ustaligina.dunya bir baska dunya olacak,bizim hic gormedigimiz,hic hissetmedigimiz.
ama bu o kadar da imkansiz olmamali.senin de bugun burada yaptigin gibi turuncu, haykirmali,sesine ses aramali insan.bu haykiris oyle anlamli ki.
ise sevmekle baslamali dediginiz gibi.yargisizca,beklentisizce sevmeli yasami.bu evrende var olmamiz onun bir parcasi oldugumuz anlamina gelir ki,onunla bir ahenk icinde yasamayi ogrenmek zorunda oldugumuzu kabullenmeliyiz oncelikle.
bakmaliyiz etrafimiza,ama yetmez.
gozlerimizi acmaliyiz.
gormeliyiz olup bitenleri,ama bu da yetmez.
kavramaliyiz hepsini.
ve sonra kavradigimizi anlamlandirmaliyiz ve bu anlamli uyariciya bir tepki vermeliyiz.evrendeki her bir sistem etki-tepki mekanizmasiyla varliklarini surdururken,nasil olur da etki-no tepki mekanizmasiyla insan toplulugu da varligini surdurebiliyor? akil almiyor.
ama iste son yillarda evrendeki etki-tepki mekanizmasi bu insanligin tepkisizliginden etkilenerek buna hakli olarak tepki veriyor ve insana hizmet eden ne varsa yok olup gidiyor birer birer.
en buyuk tepkimiz sevgi olmali evet.
cunku sevdikce var olacak her birimiz.
*ustaca sevmek,Don Miguel Ruiz
Bu bahsettiğin, basbayağı bir "ideoloji".
Şunu farkettim, "dünyaya yaymak", gereksiz bir kalabalığı peşine takmak, yeterince inanmamışlarla uğraşmaktansa, tek başına, -her şey- daha güzel, daha kolay, -sen- daha güçlü(sün).
Böyle olmalı.
insanı öldüren şey sevgisizlikse yaşatan sevgidir mi deriz, evet. kimin? ötekinin sevgisi mi deriz? evet. itirazım var.
insanı yaşatan kişinin kendine olan sevgisidir. "kendinden kendine zuhur"u hatırlatmak isterim burada. kendini sevince kişi isterse tüm dünya reddetsin sorun oluyor olmalı, kendinden nefret eden kişiyi tüm dünya sevse koca bir sıfırdır sonuç. sıfırsınız insanlar ben sıfırsam, tavrı.
m. erol bey ne demişti, 'alemde herşey batından zahire doğru'..
Yorum Gönder