Uçan Bıçak
Yıl 1941. Bir anadolu şehrinde güneşli bir gün. Mahalleli çeşmeden su doldururken bu evin bahçesinde hususi çeşmesi var. Çeşmeden su dolduruyor evin annesi. Savaş yıllarından mı kalmış o sert bakışlar?
Biraz ötede kocaman bir sepet dolusu üzüm. Öylesine çok ki bir kişinin tek başına taşıması imkansız. Sekiz yaşında bir çocuk sesleniyor annesine: Anne üzüm verir misin?
Annenin hiç gönlü yok bu işe. Olmaz diyor, çocuk üzülüyor.
Beş dakika sonra çocuk dolaşıp geliyor, yine üzüm istiyor. Yine olumsuz. Biraz düşündükten sonra gidip sepetten avucunu bile doldurmayacak kadar küçük bir salkım koparıp güneşe doğru kaldırır: Anne bak!
Kafasını kaldıran anne güneşte parlayan üzüm tanelerini görünce ateş çıkar gözlerinden. Çocuk kaçmaya yeltenir. Anne, elinde iş yaptığı bıçağı tuttuğu gibi fırlatır ve hedefi onikiden vurur. Bıçak çocuğun kalçasına saplanır.
-Son-
3 yorum:
neden bu vahset? nie bu kadar viski tadinda sert yazilar?
eliff
korkmaya devam ediyorum...
evet biliyorum bir yerde elmalar kilerlerin nemli ve küflü karanlığında çürürken, o kiler kapıları çocuklara kapatılırdı. çocuklar çok bulup arsız olmasın diye mi, o malların parası daha çok lazım olduğundan mı, yoksa sahip olmanın bir yüzünde de bencillik ve paylaşmama olduğundan mı bilemem. duygusallığı bir kenara koysak, evet çok başarılı anlatımı kuvvetli ve dolu bir yazı olmuş.
Yorum Gönder