Gülünce
17. associated press diyememişti levent kırca, ne gülmüştük ailecek. ne günlerdi bee, ailecek güldüğümüz.. *
Birlikte gülmek önemli bir nirengi noktasıymış demek ki hayatımızda. Düşündüm, evet o birlikte gülünen zamanları özlememek elde değil.
Ayrıca atlama taşı yerine ne kullanılabileceği de kafama takıldı, checkpoint gibi bir şey aslında aklımdaki...
{ atlama taşı nirengi ile değişti: nirengi evet aradığım kelime bu, teşekkürler :) }
...
Ne kadar zamandır bu pencere açık? En azından yarım saat, fazlasını gitsin kedi hesaplasın. Zaten pek bir şımarık, özlemiş haspa.
Yolda, koltukta ve dahi yatakta bir çok şey düşünüyorum. Sürekli bir şeyler geçiyor zihnimden, durmaksızın. Sorun tam olarak bunların hiç durmaması değil de, biraz fazla hızlı olmaları ve bir de kopuk kopuk olmaları.
Rüyalar görüyorum, bu da işin uykudaki kısmı. Öyle çok görüyorum ki, hayal meyal ikisini hatırlayabilsem şükrediyorum. Mesela bu gece bir tanesi beni çok mutlu etmişti ama latif bir aydınlıktan fazlası yok ki elimde şimdi.
Bu hızlı akışı durdurmanın çeşitli yolları var tabii: algıyı başka bir şeyle meşgul etmek. Bir şeyler okumak, film seyretmek veya sohbet etmek en iyi yollardan biridir.
Bunları da detaylarıyla incelersek, okurken hafsalada yeni parça-pinçik düşünceler oluşmasını önlemek adına görece önemli mevzulara eğilen metinler tercih edilmelidir. Film seyrederken, içine çekip alabilen yahut anlayabilmek için kendini vermek gereken modeller tercih edilmelidir. Üfürükten filmler bir süre sonra kopuş yaşanmasına ve aa film bitmiş yahu repliği ile aletin kapatılmasına sebep olacaktır.
Sohbet etmek ise bambaşka bir deneyim sunacaktır. -Gözlerim mi parladı ne?- Tümüyle etkileşimli olmasından mütevellit fevkaladenin fevkindedir. Yer yer çizgiden kopmalar, daldan dala atlamalar olabilse de sorduğu soruyu hiç bir zaman unutmayan taraflardan biri hiç değilse küçük düşünce parçalarının bir hitama kavuşmasını sağlayabilir.
Gözlerimin parladığını ben içten içe nasıl bilebiliyorum bilmiyorum. Gözlerimin öğlene kadar başka renk, öğleden sonra başka renk olduğunu da kendiliğimden biliyorum mesela, aynaya ihtiyaç duymadan. Ayna olsa da tam olarak bilemezdim ya neyse.
Sohbet diyordum değil mi? Belki sohbet sırasında aktif bir kağıt kalem kullanımı da konsantre lezzet topları oluşturmak açısından iyi olabilir, değerlendirmekte fayda var.
Ayrıca düşünmem gereken başka konular da var: içe kapanık yazılar, dışa dönük fekat kaçan yazılar, varoluşu kısıtlayan kelimeler, özlemek, sevmek: dün edindiğim hastalıklı sevgi metni, yükselmek, ışıltı, yalnızlık, sorumluluklar, asteroid b 612, domates, süpürülecek yapraklar, samimiyet...
Bir de işim var tabi, şimdi kapatmam lazım şekerim, öptüm, kib, byeee!
3 yorum:
Çok tatlısın ya =)
Yazılarını okumak, seninle konuşmak ve yazışmak her zaman çok keyifli. Yazının başlığına dikkat etmeden okumaya başlamıştım, yüzümde kocaman bir sırıtmayla ekrana baktığımı fark edince merak ettim başlığı “gülünce”. Evet gülerken ve sohbet ederken gözleri parlayanlardansın sen de, bir fincan kahveyi bahane kılanlardan, çıkış noktasını unutmayıp ettiği kelamları amaca ulaştıran nadir insanlardansın...
Senin gibi sohbeti keyifli ve değerli bir arkadaşım olmasına vesile oldu ya bu sanal dünya kimse benim bilgisayar başında zaman öldürdüğümü iddia edemez.
Domatesle ilgili ve dışa dönük fekat kaçan yazılarınızı da merakla bekliyoruz efenim. Daha fazla uzatmadan gaçıyım bende cnm, muck alot, cia =D
asteroid b612.
bi gün bi kamerunlu bi hintli bi ben bara idik. beylerden biri "hadi şiir yazalım" dedi. sırayla herkes bi mısra yazdı. ne güzel olmuştu.
sonra aynı ekip uzun uzun yazılar yazıp birbirine cevap verdi barda, kağıtlarlarlar harcadık. yazılı düşündük zaten gürültüde konuşulmuyodu ki.
ama işte neticede "dertleşmek" kelimesinin ingilizcesi yok, beni anlamadılar.
mahallenin delisi;
:)
deryik;
:)
Yorum Gönder