Rüya
Gün batarken bir deniz feneri, henüz parlamıyor. Fenerin camlarından batan güneşin son ışıkları, camlardan biri çatlamış.
Fotoğraf çekmek istiyorum, yok, bir fotoğraf makinası yok. Çok istiyorum, çok isteyince oluyor. Bir fotoğraf makinası oluyor.
Duvarlar beyaz, bütün deniz fenerlerinin iç duvarları beyaz mı olur? Bilmiyorum, özensizce sıvanmış duvarlar, bembeyazlar. Camlardan biri çatlak, söylemiştim değil mi, diğeri sağlam.
Fotoğraf makinasını çalıştıramıyorum, pili yokmuş meğerse. Çok istiyorum bir pili olsun, bir şarj makinası oluyor, içinde piller. Şarj makinasının içinde bir de dokuz voltluk piller var içinde ama ne işe yaradıklarını, doğrusu yarayacaklarını henüz bilmiyorum. Çalışıyor fotoğraf makinası. Kapağında belirtildiği için pillerin kutbunu şaşırmadım takarken. Düğmesine basınca kocaman bir objektifi oluyor.
Buraya nerden gelmiştim? Bu deniz fenerinin dibi bir otobüs yazıhanesi değil miydi? Gişe görevlisi de şu benim eski berber tuncay değil mi?
Bir harddisk gönderecekmişim otobüsle. Nereye olduğunu tam bilmiyorum. Baloncuklu poşete sarıyorum, maket bıçağıyla kesip tam onun kadar ayarlıyorum poşeti. Tuncay makası uzatıyor, hayır hayır maket bıçağıyla yapacağım.Kutusunu kesip biçiyorum, tam o kadar hazırlıyorum. Tuncay a veriyorum kutuyu, o sırada bir otobüs geliyor.
Burası harem'e benziyor biraz. gelen otobüsün kapısı açılmadan Tuncay'ın yakılmamış sigarası kapının önüne düşüyor, insanlar inmeden alayım istiyorum, alamıyorum, parçalanıyor sigara.
Tuncay nerede? Kutuyu ona teslim ettiğime dair bir tesellüm fişi vermeyecek mi bana? Rüyamda ambar tesellüm fişi denen şeyin ne olduğunu hayalleniyorum. Yok yok, yurtiçi kargonun faturaları kadar detaylı olmasına gerek yok, hani şu elle karalananlardan. Yoksa fiş kesmeyip benden aldığı kargo parasını şöforle mi paylaşacak? Olsun canım, Tuncay'a feda olsun.
Bu adam kim? Otobüsten inmiş olmalı. Tuncay'ın çok çalıştığından bahsediyor, sorumluluklarından. Bırak kardeşim, adamın kasasını da sen tutma, diyor.
Gelen otobüs bir hışımla kapılarını kapatıp uzaklaşıyor. Esenler'e mi gidiyor diye düşünüyorum, hem bu kadar da hızla hareket edebilir mi? Bak şu rüyanın işine. Rüyamda otobüsün Man olduğunu düşünüyorum, halbuki düşününce Mitsubishi de olabilir diyorum, bembeyazdı üstelik.
Şu kız sanırım Tuncay'ın nişanlısı. Tuncay nişanlısına sadık bir adamdı berber dükkanını kapatmadan önce. Kız kitap mı, dergi mi okuyor ne? Fotoğraf makinasını almaya çalışınca yerinde olsam almazdım diyor. Sana ne? Daha once yoktu işte, ben olsun isteyince oldu. Bak, Tuncay hiç bir şey demiyor. Tuncay adama diyor ki, buraya şöyle bir halay mekanı yapacağım, halay çeksinler. Bakıyorum; olmaz olmaz, Üsküdar'ın şöyle cool(?) mekanlara ihtiyacı var, diyorum. Bana burası Etiler değil, otobüs garajının yan tarafı bakışı fırlatıyor. Petrol istasyonunun bir tarafına halay mekanı yapalım, diger tarafına cool mekan yapalım diyorum. Ha sen hafta içi de açık bir mekan istiyorsun diyor. Evet diyorum.
Sonrasında pilleri oldurup buluyordum işte. Dışından deniz fenerine bakarken, içindeymişiz. Yanmıyor henüz deniz feneri, gün batıyor, alacakaranlık kuşağı ne de güzel. Fotoğraf çekmeliyim, uyanınca birilerine bunu göstermeliyim. Cam çatlak.
Fotoğraf makinası çalışıyor. Tuncay fotoğraf makinasında bir film izlemiş, bana onu gösteriyor, çok etkilenmiş, ama fotoğraf çekecektik? Israrla izlettirmek istiyor. Aa! Ben bu filmi görmüştüm, çok güzeldi. Bir adamla, bir kadın var, birbilerini çok seviyorlar. Kumlar var, deniz var, bir şeyler oluyor. Bu film çok güzeldi. Adı neydi, adı neydi? Kadın adamı çok seviyor, adam kadını çok seviyor. Bazı şeyler çok belirsiz, sevgileri taşıyor, birbirlerini sarıyor ama hiç vıcık vıcık değil.
Ben bu filmi biliyorum, seyretmiştim. Tuncay dinlemiyor beni, filme çok odaklanmış. Bir türlü hatırlayamıyorum filmi, şimdi bile, ama kesinlikle görmüştüm o filmi. Filmde bazı yerlerde neler hayal, neler gerçek karışıyordu. Hala da o filmi düşündükçe karıştığını hatırlarım. Bir türlü filmi tamamiyle hatırlatabilecek bir sahne, oyuncuların yüzünü hatırlayamiyorum. Sadece çok güzel olan sevgilerini, ekrandan sevginin taştığını, masalsı bir kurguyu hatırlıyorum. Masal olmak istiyorum, masal oluyorum. Akıl git başımdan diyorum. Ne çok akıllanmışız, rüyada aklımı çıkarıncaya kadar yoruluyorum. Bu filmi biliyorum. çok güzeldi. Tuncay filmin içinde kayıp mı oluyor ne? Evet kayboldu film Fotoğraf çekemedik. Alacakaranlık kuşağı geçmiş, sorun değil, güzeldi.
Sanırım fener de kızkulesiydi, hep dışından mı bakacağız, işte fener odasındayım diyorum bir ara...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder