iki yol
iki yolun ortasında, bir üçgenin köşesinde.. ne yöne gitmeli?
neden böyle bir şey yaptım bilmiyorum. ama belki benimle ilgili bazı şeyleri, yazacağım bir kaç kelimeyi merak edenler olur..
{ | nereye gidilir: ben kendim, kimim? || ne yazmışım? || sayfanın dibinde ne var? || rss abonelik | } |
bunu hiç benim için yapmadın. ne kadar acı, öyle değil mi? "aylak adam"a sempati duyan biri olarak ceketini alıp çekip giden ben olmalıyım halbuki. sana kendini dünyanın en değerli varlığı gibi hissettiren bendim oysa. üzüldüm. umarım bir gün bunları anlayabilir ve bana hakettiğim gibi davranırsın. dedim ya, üzüldüm.
biri şunları söylemiş. hani altına imzamı atıyorum kıvamında değil de, yakın bulduğum için link vermek istedim.
* || işareti "veya" bağlacını ifade eder. daha sonra kullanabileceğim ihtimaline karşı && işaretinin de "ve" bağlacı olarak kullanıldığını şimdiden söyleyeyim.
bugün bahçeyi süpürürken beton zeminde farklı bir doku olduğunu farkettim, sordum, buraya ne olmuş acaba diye. Sonra farkettim ki, oraya hiç bir şey olmamıştı aslında. Diğer alanlar dökülen yaprakların rengini alarak koyu yeşil-kahverengi arası bir renge bürünmüştü. İlk zamanlar beton rengi olan her yer şimdi bu yeni renk ile bezenmişti. Benim farklı bir doku sandığım yer ise yukarı katlarda oturanların balkonlarından akan su sayesinde yıkanıp, yeniden beton rengi olarak arzı endam eden yerdi..
Çok parçalandım parçalandıkça çoğaldımher seferinde daha önce yaşamadığım bir duyguyu yaşıyorum. ve her seferinde zorlanıyorum. yine her seferinde olduğu gibi öldürmeyen her şey beni güçlendirir diyerek kendime "güç" vermeye çalışıyorum. sinirleniyorum ve insanlar bunu içimde tutmam gerektiğini söylüyorlar. çünkü başkalarının faydası için bunu yapmam gerekiyormuş. benim faydama olan şeyleri niye kimse düşünmüyor? ben demirden miyim? hep güçlü, hep sineye çeken olmak zorunda mıyım? hiçe sayılmayı sabırla izlemem mi gerekiyor? bir sabahta beş kere insanın göğsüne hançer saplanır mı? saplanıyor işte. bütün bunlara sessiz kalınır mı? kalınıyor işte. eskiden olsa derdim ki, böyle de olmaz ki. bak yine takırdamaya başladı. ben burada onu yazarken, o orada başkasını yazıyor. bana cevap bile vermiyor. "yazmak" tam da ifade eden şey, ne garip bir dil şu türkçe. herkes yazıp duruyor. yazsınlar tabi. eline kalemi alan yazar oluyor. kitaplar, bloglar, şiirler, öyküler, dergiler.. herkes yazıyor be kardeşim.. huzursuz ayak sendromunu biliyor musun? öyle işte, ayaklarımı sabit tutamıyorum. sence kimsenin umurunda mı? sanırım değil. sanırım yok, evet kimse farkında bile değil. uykuda dişlerimi gıcırdatıyorum. bunun farkında mısın? yo, yine kimse farkında değil. bir tek anneciğim farkında, fekat.. öyle işte. franz kafka'yı bilirsin değil mi? ters dönen kasvetli böcek kafka. başka kim bilir? herkes bilir aslında. kimse de bilmez. mesela benim aylak olmak istediğimi kim bilir? kimse bilmez. öyle işte. hala kırılmadık kabuklarım var, kırınca neler olacak ben de merak ediyorum. böyle dağınık, böyle dargınım.. kime mi dargınım? bir bilsem..
Diye inanmazsam nasıl yaşarım, nasıl yaşarım...
Bir gün daha bitti ama yarın yeni bir gün
Diye inanmazsam nasıl yaşarım, nasıl yaşarım...
Bu da gelir geçer diye inanmazsam
Nasıl yaşarım, nasıl yaşarım, nasıl yaşarım...
Her şey insanlar için
Görmek öğrenmek için
Bazen zor da olsa
Her şey insanlar için
Umut doğurmak için
Hayatla seviştim
Hiçbir şey boşuna yaşanmamıştır
Diye inanmazsam nasıl yaşarım, nasıl yaşarım...
Uyuyordum gözüm açıldı uyandım
Diye inanmazsam nasıl yaşarım, nasıl yaşarım...
Tam olarak ne hissetmeliyim, nasıl davranmalıyım? Evet yine kötü, nereden bildin? . . . Durdum, durdum ve bir şey yazamadım..