neden böyle bir şey yaptım bilmiyorum. ama belki benimle ilgili bazı şeyleri, yazacağım bir kaç kelimeyi merak edenler olur..

Çarşamba, Mart 29, 2006

tut

Bir anlık karanlık
Tutulursun. Yoldan geçen birine tutulursun bazen. Oğlanın kirpikleri kıvırcıktır, fena olursun. Kızın eteği sallanır, senin dengen bozulur. Adam, nice yılı temize çekmiş gibi bir anda verir sigara dumanını dışarı, sen anladığını sanırsın, tutulursun. Kadın, tam o doğru anda omzunu uzatır yumuşak, boynun çocukluğuna döner uzanır, yine tutulursun.

Biri geçer yoldan bazen, bu hayat karşısında "tam tutulma" denen hadise gerçekleşir, Güneş'in görünmez olur. Ah! O bir anlık karanlıkta neler cancağızım, neler olur...


Sonra Güneş tutulur. Aklın tutulur Güneş'le bir. Tutulmakla ilgili bir yazı kendi kendini uydurur.

ece temelkuran link

Salı, Mart 28, 2006

çokum, yokum.

biliyorum, yazamadım uzun zamandır. herkesten ve her şeyden önce ben rahatsızım bu durumdan. ama her akşam olduğu gibi çok uykum var. ama unutturma olur mu? hayati beyin çiftliğinden bahsedeceğim bir ara. şimdi değil, dedim ya, çok uykum var. aslında mide ve şeker problemlerinden kaynaklanıyor tümü. ama doktora gidecek imkanlar şu an mevcut değil. daha sonra umarım. inkisar-ı hayal kelimesi geldi aklıma, bu kelime aklıma her geldiginde bir arkadaşım gelir, bu lafı sarfettiği vakit sanırım arkadaşım olmasına karar vermiştim. ne ilginç değil mi? kelimeler çok mühim. şu an serbest çağrışım durumundayım sanırım, bakın aklıma eski bir cümlem geldi:

her türlü ilişkide, ilişkinin güç gösterisi haline getirilmesine karşıyım.
öyle işte. sonra yine gelirim. söyletin beni lütfen. söylemek istiyorum.

phileo

Yunanca seviyorum, peşinden koşuyorum, arıyorum anlamına gelen "phileo" ve bilgi, bilgelik anlamına gelen "sophia" sözcüklerinden türeyen terimin işaret ettiği entelektüel faaliyet ve disiplin. Buna göre, felsefe Yunanlılar için, ‘bilgelik sevgisi’ ya da ‘hikmet arayışı’ anlamına gelmiştir. Başlangıçtaki bu özgün anlama göre, her türden bilimsel araştırmacıya filozof adı verilmiştir. kaynak

Cumartesi, Mart 11, 2006

ahval

Salı, Mart 07, 2006

num num da num num

ff: evde boş boş otururken, acaba bugün kurtlar vadisinde necmi nasıl ölecek diye düşünürken, telefonum bana nasip değiiiil dizinde yatmak diye bağırırken, annem back-up aldığım için kızarken, babamla biz de konuşmazken, bilgisayarımı çantama debip turuncu'yla numnum'da buluşmaya karar verdik.yola çıkmam her zaman ki gibi duştan sonraya tekabül etti. taksicim, lula'nınkilere inat, gayet kibardı. inanmayacaksınız ama şöfor koltuğundan inip kapımı bile açtı. otuzdört thk altmışdokuz: buradan kendisini deşifre etmek istedim. sevgiler güzel taksici :)

sonra...

geldim, turuncu beni yürüyen merdivenlerin başında karşıladı. bana low fat chicken ısmarladı. bir sürü fotoğraf baktık.sanırım fotoğraflardan dolayı çok sıkıldı. (t: yoo, ne alaka) ben, o beyaz koltuklara sırtımı dayadım, karşımdaki sandalyeye ayaklarımı uzattım. ben söyledim, turuncu yazdı. back-up beni fındıkzade'ye en yakın kablosuz internet için aradı. ama biz yine de numnum'a geldik. bi'ara turuncu elif şafak'ın baba ve piç'inden bahsetti. d&r'da 16,50 , ideefixe'te 12,50 . başka ne mi yaptık? çok mayıştık. salataya bir şey katmış olabileceklerinden şüphelenmiyor değilim. neyse... turuncu yakında benim websitemi açacak. inşaat halini görmek isteyenler şuraya tıklayabilir. bu kadar, sıra turuncu da..

t: yağmur var şehirde, ama çok ıslanmadım gelirken. şemsiyem var çünkü. ama bazen ıslanmayı da tercih edebilirim. hele ki vapurun penceresinden denizin üstüne yağan yağmur çok keyifliydi. ne garip, gökten kopup gelip kavuşurcasına. küçücük damlalar deryaya kavuşuyor. bazen böylesi cümleler yazarken mutlaka daha önceden yazılmıştır hissine kapılıyorum. her neyse. biz ikimiz, yani ff ve ben, deryaya koşmadık henüz, iki damla yan yana durmaya gittik, yani geldik. işte şimdi burada, yan yana, aynı yöne bakıyoruz. insancıkların deryaya koşuşu nasıl olabilir diye düşündüm şimdi, tasavvur edemedim bir türlü. belki daha sonra netleştiririm bunu. birlikte yediğimiz salata evet çok lezizdi. hani low fat dediysek, tatsız tuzsuz diyet yemekleri gibi değildi. hatta belki pek çok ana yemekten daha lezizdi. bir de insanın sakat bir midesi olunca bunlara dua ediyor tabi. yemek konusunda ff'in seçimlerine güveniyorum, şimdiye kadar yaş tahtaya bastığını görmedim. numnum veya başka bir yer, biraz daha sakin bir yerler hayal ediyorum ff'le görüştüğüm zamanlar için. bir de daha çok vaktimiz olduğunu. çünkü hep bir şeyler yarım kalıyor gibi oluyor..

Pazar, Mart 05, 2006

adalet

bütün insanlar eşit, ama bazıları daha mı eşit? her şey, her zaman 'tam' olarak istediğimiz gibi olmayabilirse de her zaman her şeyin tam istediğimiz gibi olmaması durumu da ne ola ki? işte böyle sorular var aklımda. sonra keskin cevaplar. bıçak. evet bıçak imgesi üzerinde düşüneceğim biraz...

Perşembe, Mart 02, 2006

kolaj

Gördüğünüz her yeni şey, öğrendiğiniz her bilgi sizde büyük bir heyecan yaratır. Herşeyin nedenini, nasılını öğrenmeye çalışırsınız.
...
Her yepyeni ya da her özgün en başta sanatın konusudur. Karikatür gülmekten başka bir şey yapmayan sanattır. Bize bir anlamı tam bir yetkinlikte sunan her şey, her yeni şey sanattır.
...
Öğrendiğimiz her yeni şey, ne kadar az şey bildiğimizi gösteriyor bize.
...
Her yeni şey gibi yetersiz ama yeniydi.Daha öncesi yoktu,yetersiz de olsa ondan iyisi yoktu.
...
Ön sıradaki kızın saçını çekmek ve gülüşmek birlikte. Bir uçurtma yapmak ve uçurtmanın kuyruğuna umutlarını bağlayıp göklere salmak. Ardından gökleri bir naylon uçurtmayla fetheden bir kahraman edasıyla bakmak. Unutmak her şeyi, herkesi, bir çocuk olmak...

Her yeni şey gibi, yeni bir aşka ölesiye bağlanmak sonra...
...
Üretilen her yeni tanım ile toplumsal yapı arasında da bir neden-sonuç ilişkisi geliştirmek olanaklıdır ve bu durum toplumsal yapı üzerinde belli değişikliklerin ortaya çıkmasını gerekçelendirir. Yani ortaya konan her yeni şey, zaten ilksel düzeyde varolan bir anlamlılık dizgesine yeni yorumlar katar ve giderek anlamı dönüştürmeye başlar.
...
Bundan sonra seninle ilgili yaşayacağım her yeni şey biliyorum ki şu an hissettiklerimi kat kat artıracak.
...
Anlamlar ve sürprizler içeren her yeni şey, içimizdeki istek makinesini harekete geçiriyor.
...
Her yeni şey, varolan bir başka şeyin bozulması sonucu ortaya çıkar. Örneğin ürün, parçalanan bir tohumdan, kuş yavrusu, kırılan bir yumurtadan çıkar.
...
Olmayan bir şey yoktur. Her yeni şey; bir eskinin tekrarı ya da form değiştirmiş halidir.

Bil-sen-de

Pardus... Özgürlük Için...

Firefox 2

Bazen Okurum

Dinle-sen-de