hayat bir deniz, yüzüyoruz. her yüzüncü metrede kutluyoruz geldiğimiz noktayı, akıntı yüzünden aslında attığımız yüz kulaçla ancak bir arpa boyu yol aldığımızı farketmeksizin. bu da bu blog'un yüzüncü yazısı. yüzümden düşen yüz parça yazısı.
düşündüm, bazen ayna olsan bile göstermeye yetmez gücün karşındakine kendisini, nerde kaldı kendini göstermek, kendi içindekini göstermek. yüzünden düşen yüz parça olsa, göstermezsin bazen kimselere, aslında kırılmış bir ayna, ardındakileri göstermek için iyi bir fırsattır ama işte dökülemezsin, saçıveremezsin kendini orta yere. hem daha önce saçılıverdin, oldun bin parça da kim bildi, bilenler oldu mu ki baki?
uçurtma uçar ve gider, bakakalırsın ardından. e ne diyeceksin? uçurtmanın da ipini koparmaya hakkı var. hem zaten uçurtma yapmanın amacı bu değil midir hep daha yukarılara çıksın diye ince ince denge noktasını bulmaz mıyız o çıtaların arasında? yücelsin ve yükselsin diye.. hem, uçurtma uçurtmadır sonuçta, aynaya bakıp, aynanın gerisini görecek hali yok ya.
nazar boncuğu asacaktım daha, çatlayıp kırılmasın ayna diye ama bazen nazarlık bile yetmeyebiliyor işte..