neden böyle bir şey yaptım bilmiyorum. ama belki benimle ilgili bazı şeyleri, yazacağım bir kaç kelimeyi merak edenler olur..

Cuma, Aralık 21, 2007

Blog ve Yeri

Blogun hayatımızdaki yeri konulu bir mim başlamış ve hatta bitmiş bile. Bir süredir yazmadığımdan bu mim de bekleyen dosyalar arasında yerini almıştı ve şimdi günyüzüne çıkıyor işte.

Blog yazmaya nasıl başladım?

Bundan yaklaşık üç sene kadar önce etrafta bu kadar çok blog yokken bir seyir defteri tutmak için başlamıştım. Kendi kendine yazarken birilerinin okuyor olması bir miktar teşhircilik sosu katıyor gibiydi ve bunu aşabilmek için olayları değil de kavramları yazmayı tercih ettim. Bu yüzden metinler çoklukla kapalı ve zata mahsus bir hal almış olabilir.

Yazmaya başlarken gözettiğim bir diğer husus, bir şekilde ortaya çıkan çeşitli fikir-duygu durumlarının derli toplu arşivlenmesiydi. Zira blog yazma aşamasına gelene dek yazdıklarımın bir kaydı olamadı.
Blog yazılarımın konusu belli bir çizgide olması için çaba gösteriyor muyum? Yoksa içimden geldiği gibi mi yazıyorum?

Evet, blog yazılarımın belli bir çizgide olması için çaba sarfediyorum: öylesine kendim için. Bu yüzden içimden geldiği gibi, sadece içimden geldiği gibi yazılması önşartını arıyorum kendi cümlelerimde.
Blog yazmak için gün içinde bazı şeylerden feragat ediyor muyum?

Blog yazma işi bir nevi içimdekileri dökme seansı olduğundan bunun için ayırdığım vakti diğer başka bir şeyden feragat ediyormuş gibi tanımlamak istemem. Ve fakat bunun yanında, sadece içimden geldiği gibi yazmak istediğim için ancak başka şeylerden arınmış olmam gerekiyor. Böylece bir şeyleri erteleyip blog yazma işine girişemediğim sonucuna varabilirim.
Blog yazmak benim için eğlenceli bir uğraşken şimdi artan bekleyiş yüzünden zorunlu bir hal almaya başladı mı?

Hiç bir zaman düzenli yazabilen bir insan olamadım. Bu yüzden periyodu ne kadar geniş olursa olsun süreli yayınlarda yazamayacağımı düşündüm hep. İnsanların düzenli yazı bekliyor olmalarını da yazma sürecimi etkilememesi için pek dikkate almıyorum. Halihazırda görüldüğü üzere bir günde iki yazı da olabilir, iki hafta boyunca tek bir harf bile düşmeyebilir. Neticede öylesine kendim için yazdığıma göre beklentilerin bir zorunluluk oluşturmaması gerek, öyle değil mi?
Blog yazmayı daha ne kadar sürdüreceğim?

Bu konuda herhangi bir öngörüm yok. Herhangi bir konuya yoğunlaşmayıp seyir defteri şeklinde devam ettiğim için olabildiğimce sürmesini diliyorum.

---

Tabii ben de insanların neden ve nasıl yazdıklarını merak ediyorum. Bu cihetle, "Bir Delinin Güncesi"ni, "Pur"u ve "Imagine Room"u sobelemek istiyorum. Evet, çok eskiden mim değil de sobelemek derdik biz buna.

1 yorum:

Lyn dedi ki...

blogunuzu arada takip ediyorum ve bu sayede kendi blog ziyaretçilerim de haberdar olsunlar istedim, bloglar arası bu mini oyuna dahil olduğunuz için teşekkür ederim.

blogda "olayları değil de kavramları yazmayı tercih ettim", diyorsunuz; "küçük insanlar kişileri, vasat insanlar olayları, büyük insanlar fikirleri tartışır", gibi bir söz vardı, aslında bu, kişiseli genele aktarırken kavramlar üzerinden gitmenin ne doğru bir yol olduğuna da güzel bir örnek. okuyanın kendine bir pay çıkarmasını da kolaylaştırıyor...

Bil-sen-de

Pardus... Özgürlük Için...

Firefox 2

Bazen Okurum

Dinle-sen-de