neden böyle bir şey yaptım bilmiyorum. ama belki benimle ilgili bazı şeyleri, yazacağım bir kaç kelimeyi merak edenler olur..

Salı, Ocak 24, 2006

günler geçer

günler geçer. neden bilmiyorum, noktadan sonra büyük harf yazmamak konusunda bir takıntım var. rahatsız ediyor beni noktadan sonraki büyük harfler. ne yani, cümlenin ilk harfisin diye diğerlerine yüksekten bakmanın hiç bir anlamı yok bence. hele bazıları çok arsız. mesela T şunda ki duruşa bakın hele. kollarını açmış bir külhanbeyi gibi. P var bir de, sanki kafa atacakmış gibi duruyor. cümle içinde eşitlik istiyorum. tabi bir de özel isimler var. hayatımızın her alanına tecavüz eden özel insanlar gibi. mesela adam politikacıdır, görevi bize hizmet etmektir ama o geçeceği için yollar açılır. ne garip değil mi? ama yine de özel isimlere cümle içinde müsamaha gösteriyorum. kendilerine eklenecek olanları ayrı yazıyorum çoğu zaman. ama eğer yeterince özel olmadığına karar verirsem yine o kadar saygılı olmuyorum. bu durumda şöyle bir şey söylenebilir: bu durumda koskocaman bir kuralsızlık ortaya çıkmıyor mu? yahu kural mı var sanki? hem olsa ne olacak? yazı nedir? bakalım ailemizin ansiklopedisi ne diyor:

Yazı, konuşma dışındaki muhabereye imkan sağlayan belli manalara sahip işaret ve şekillerden meydana gelmiş insan gözüne hitap eden ifade vasıtası. Şekil ve işaretler taş, metal, papirüs, kağıt üzerine çizilir. Yazı yalnız insanlara mahsus bir muhabere cinsidir. Hayvanların çoğu sesle birbiriyle anlaşırlar. Fakat hiçbir hayvan yazı yazamaz ve okuyamaz.
yani büyük harf yazdığımda anlaşamıyor muyuz? pek âlâ anlaşıyoruz. o zaman sorun yok demektir. aslında bu konu üzerinde daha fazla düşünmek isterdim ama yazmaya başlarken bunları yazmayı planlamıyordum, onun için şimdilik geçiyorum.

son zamanlarda yeni bir alışkanlık edinmeye çalışıyorum ve vikipedi'ye link verdiğim zaman, ilgili konuya göz atıp, eğer gerekiyorsa eklemeler yapıyorum. bazen tek cümleyle açıklanmış maddelere rastladığım oluyor, önce vikipedi'ye yazıyorum, sonra muhatabıma link vererek yazıyorum yazacaklarımı. bir konu hakkında herhalükarda yazmam gerekiyorsa, neden bunu derli toplu yazarak başkalarının da faydasına sunmayayım ki?

evet biliyorum, düzgün yazamıyorum. yani tam olarak istediğim gibi olmuyor. ama inatla yazmaya devam ediyorum. eğer yazmazsam, çok daha uzun bir süre yazamayabilirim. bir önceki yazıdan bu yana geçen sürede yazmak istediğim pek çok şey oldu ama yazamadım işte. aslında şu anda yazamayışımın bir nedeni de üstüme çöken ikircikli ruh hali.

ne demek bu ikircikli ruh hali? kendinden başka şeyler için endişe taşıyıp, kendiyle ilgili konulara yeterince konsantre olamamak diyebilirim sanırım. evet saçmalıyor olabilirim, çok üzgünüm bunu yapmaya devam edeceğim. insanlar, yani bizler, sen, ben, hepimiz bunu yaşıyoruz aslında. farklı sorumluluklar bizi bizden alıyor. farkında bile olmuyoruz. sonra etrafta kendi olmak vs. konularda bir sürü yazı görüyoruz. evet: 'bir sürü'. kimisi çocuklarına feda ediyor kendisini, kimisi ana-babasına. işin komik yanı ne biliyor musun? pek çok ailede anne-baba kendisini çocuklarına feda ediyor, çocuklar kendisini ebeveynlerinin isteklerine feda ediyor ve sonuç olarak herkes feda edilmiş oluyor. herkes kurban! kime kurban? kusura bakmayın, hepsi b.k yoluna gidiyor. hani tam burada sosyolojik tanımlamalar da yapmak mümkün. efendim, toplumun 'daha fazlasını iste' felsefesi doğrultusunda hayatı bir yarış pistine dönüştürmesi ve buna ek olarak kişisel doğruların herkese dayatılması noktasındaki gelişmemişlik sonucunda bla bla bla.. sosyolojiyi ilgililerine bırakalım iyisi mi?

ya da her şeyi bırakalım..

Hiç yorum yok:

Bil-sen-de

Pardus... Özgürlük Için...

Firefox 2

Bazen Okurum

Dinle-sen-de