boşluk
ne yazacağımı bilmiyorum. dahası yazmak istemiyorum. çünkü beceremiyorum. eskiden kendimi yazarak ifade edebildiğime inanırdım. artık inanmıyorum. olmuyor bir şekilde. ama görüyorsun ya, sahi görüyor musun, kendimi yazmaktan alıkoyamıyorum. saçmalamaya, bölük pörçük düşüncelerimi akıtmaya devam ediyorum. çünkü kafam durmuyor. sürekli bir şeyler oluyor kafamın içinde. ama artık anlatmıyorum kimseye. kimsenin bunları önemsediğini sanmıyorum. hem biraz bezmişlik var üzerimde. gönül yarası'nda, nazım filmin başında hayata dair her şeyi öğrendiği sandığını, artık bir sürprizle karşılaşacağını sanmadığını söylüyordu ya hani. o kadar iddialı değilim ama artık tatsız sürprizlere karşı çok da istekli değilim. tatlı sürprizler mi? onları görmeyeli çok oldu. hem zaten hayal ettiğim kadar başarılı değilim. elbet bunun sebepleri var. ama sebepler umrumda değil. artık sonuçla ilgiliyim. hem kendi hayatımdaki 'şey'leri değiştiremezken başka herhangi bir şeyi değiştirmeye nasıl talip olabilirim? konuşmak istiyorum. konuşamıyorum. susuyorum. sustukça susuyorum. susuzluk nedir biliyor musun? bu benim çok önceden beri kullandığım bir kalıp. çünkü hala aynı şeyi hissediyorum. susuyorum ve sustukça susuzluğum artıyor. her türlü ilişkide, ilişkinin test edilmesinden hoşlanmıyorum. ilişkilerin daha 'açık'ça ve samimi olmasını istiyorum. olmuyor bir şekilde. test edildiğim her durumda mutlaka istekli bir şekilde 'fail' etmeyi seviyorum. hani şu mitolojik hikayedeki gibi, öyle çok güvenmelisin ki arkana bakmadan yürümelisin diyorum kardeşime, arkadaşıma, dostuma, sevgilime.. hoşlanmıyorum seviyorduysan şunu yapmalıydın/seviyorsan bunu yapmalısından. kabuklarının içinde kaybolan kabuk adam olma yolundayım. ve sen yoksun/varsan da görünmüyorsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder