neden böyle bir şey yaptım bilmiyorum. ama belki benimle ilgili bazı şeyleri, yazacağım bir kaç kelimeyi merak edenler olur..

Pazar, Ekim 28, 2007

Kızıl Sesler Büyü Akşam Karışık Gece

Bizim evde pazar akşamları popstar alaturka nam yarışma seyrediliyor. Kazara telefon filan çalıp da televizyonun sesi kesilince yine de susmuyor alaturka sanatçılarımız. Yan dairede yaşayan, kulakları ağır işiten yaşlı komşularımız sağolsun. Aslında sadece onlar değil. Pazar akşamları apartmanın girişinden itibaren her katta aynı bet sesi duymak mümkün.

İşte o bet sesi duyunca, sabah konuştuklarımız geldi aklıma: Türkiye'nin en çok kazanan, lafı üstüne laf söylenilemeyen sanatçısı, korkunç görünümlü bir transeksüel. Şaka gibi. Absürt komedi yapan birileri karşımıza böyle bir karakter çıkarsa gülmekten ölürüz herhalde. Hele de böyle konuşsa. Reklam arasında tomar tomar paralarını saysa... Ve fakat hani bu çok normal, kimse yadırgamıyor ablayı.

Merdivenden çıkarken bunları mı düşünüyordum bilmiyorum. Her katta aynı seviyede duyuluyor mu testini yaptığıma eminim ama ne düşündüğümü şimdi hatırlayamadım.

Merdivenden çıkıp eve girdiğimde neler olacağını hiç bir zaman bilemiyorum. Olmakta olanları çoklukla manipüle ediyorum. Kendimce yeniden kuruyorum tümünü. Kurduğum dünyanın içinde yaşıyorum sonra.

Çok özel bir eğitim metoduyla yetiştirildim. Bakırköy'lü mürebbiyelerim vardı benim. Her türlü paranoid ve şizoid bozukluklarla ilgili özel olarak bilgilendirildim. Unutmadan halisünasyonlar ve yanılsamaları [delusion] eklemeliyiz.

Başkaları ve kendim için oldukça farklı hayatları kurabilir, gerçekmişcesine işletebilirim. Hani sistemler için işletmeye almak denir ya, onun gibi. Cümle içinde kullanalım: Ekim ayı içinde işletmeye almak için çalışmalarını sürdürmektedir.

Truman Show'daki dekorları kurup bulutların arasından projektör düşüren bendim işte. Çocuk yaştan itibaren dekorlar arasına hayat kurmak konusunda çalışıyorum. Her şeyin yolunda gitmesi için insanüstü gayret sarfediyorum. Her şeyin olması gerektiği gibi görünmesi sorumluluğunu üstlendim. Böyle olunca herkes mutlu olurdu. Sanırım. Zaten başka bir yol da bilmiyordum.

Rüyaları sadece kendim için kurdum. Bebekken oynadığım tehlikeli oyunları tam olarak bilmiyorum. Ne kuruyordum da ağlayarak uyanıyordum bilmiyorum. Sonra bir şekilde üstesinden gelmişler.

Dün çok karışık rüyalar gördüm. Bir pembe yatak vardı, ne işi vardı bilmiyorum. Atraksiyonun bini bir para. Uçmaca, kaçmaca, tren istasyonunda tren kovalamaca. Öyle uzun sürdü ki, uyanıp su içip tekrar devam ettim filan. Bir de rüyaların oldukça kısa sürdüğünü iddia ederler, külliyen yalan. Uyuduğum andan, uyanana dek kesintisiz ve oldukça eğlenceli partiler düzenliyorum. Hepiniz davetlisiniz. Cidden bak.

Başka yalanlar da söylüyorlar rüyalar hakkında. Neymiş efendim beynimizde görürmüşüz, gözlerimizle alakası yokmuş. Hadi ya? O zaman neden rüyamda renkleri ayırdedemiyorum yine? Hı? Renk körlüğü neden rüyama sirayet ediyor. Beynimin kodları mı karışmış, hiç çözemeyecek miyim? Almanlar renk körlüğünü çözmüşler, kromlu lens yapmışlar mesela. Yaramayacak mı işe?

Ölçülebilir olanın ancak cetvelle ölçülebilen olduğunu düşünen özgür düşünceden habersiz bilim adamlarını ne zaman tepeleyecek insanlar? Belki de bu hiç olmayacak. Yığınlar ancak ve ancak gaza gelmeyi, sevmedikleri sıfata sahip olduğunu düşündüklerini tepelemeyi severler. Sıfatları, sıfatlar kümesinin oluşturduğu aidiyetleri ve o aidiyetler içinde kaybolmayı çok severler. Hayır çocuğum, orada değil, başka yerde kaybol.

Bilim adamları diyordum değil mi? Onlar bilim adamı değil hafız!

Ev diyordum aslında en başta, oraya döneyim. Alaturka sanatçıları ve alaturka sanatçı adaylarını dinledikten sonra uykusu gelir ahalinin. Çekilirler odalarına. Ne bir ışık, ne bir ses. Işık ve ses varsa, pek sorun olmaz. İkisinden birinin varlığı kötü bir şey demektir. Evimizin üzerine kızıl bir büyü çöküyor demektir.

Kızıl büyüden bahsedeli neredeyse bir sene olacak ve fakat ben bir türlü başetmeyi öğrenemedim. Onu aşmak için belki bir asa, belki de eski zaman cadılarına ait bir yüzük gerekir. Bir zaman uzun saplı bir süpürge edinmiştim üstüne binip gidebilirim belki diye. Şimdi nerede olduğunu bile bilemiyorum.

Biraz evvel ses geliyordu. Çok korkunçtu. Sonra sessizlik geri geldi. Şimdiyse ışık var. Üzülüyorum böyle olunca. Zaten bu kadar korkunç olup da sesiyle ışığı ayrı olan bir de yıldırımlar var. İnsanların üstüne düşünce kül ediveriyorlar. Koskoca ağaçları ortadan ikiye yarıyorlar. Bir de kızıl büyü var işte sesiyle ışığı ayrışık korkunç şey.

Kızıl büyü evimize geldiğinde üzüntüyü olanca çıplaklığıyla hissederim ruhumda. Her seferinde bunun anlatabilemeyecek bir şey olduğuna inanırım. Her seferinde bir kedi gibi kusmaya çalışırım onu. Olabildiğince kusarım işte. Her seferinde bir kaç topak tüy kalır midemde. Ağrı yapar daldan dala gezerken.

Kızıl büyü geldiğinde kurduğum tüm dekorları yıkıyor bazen. Bu da üzüyor beni. Yıllar yılı gelmemesinin sebebi onun içinde dolaşması için kurduğum mükemmel dekorlardı aslında. Artık biraz kendim için yapacağım bunlardan diyince o saçlarımın düz olduğu ilk gün yaptığımız anlaşma bozuldu ve muhtelif zamanlarda musallat olmaya başladı işte. Halbuki artık saçlarım düz değil. Bunu geç öğrenmem kötü oldu, daha erken öğrenmiş olsaydım bir takım kazançlar sağlayabilirdim.

Kızıl büyü geldiğinde ölümü düşünüyorum. Kefenimin nasıl olacağını düşündüm mesela bugün. Şu yün kumaştan mamül, kareli mont-kaban arasındaki şeyin üstümde olmasını isterim mesela. Annem dikti onu bana. En sevdiğim pantalonumu giymek isterim. Kendim aldım yeni bir pantalona ihtiyacım olduğunu düşündüğüm güneşli bir günde. Tek başıma almıştım, oldukça zor karar vermiştim hem de. Bir de lacivert kazağım var. Onu da çok seviyorum. Biraz eski olsa da sorun değil, babam almıştı beni sevdiği zamanlarda. Son zamanlarda takıntı haline getirdiğim siyah spor ayakkabılarımı giymek isterim, bir zaman ailem kadar çok sevdiğim biri almıştı.

Böyle bir kefen hayal ettim işte. Sonra eğer ecelimle ölürsem kimsenin beni bu kılıkta gömmeyeceğini düşündüm. Lakin benimde böyle gömülmeyi sağlayabilecek bir cesaretim yok, mesela kendimi gömmek gibi.

Bir gün ben olmadığımda, dünyalı kimse ne anlattığımı bilmeyecek belki de. Ben bile. Ne fena.

Yoruldum, nefesim kesiliyor, yeter bu kadar.

Bil-sen-de

Pardus... Özgürlük Için...

Firefox 2

Bazen Okurum

Dinle-sen-de